16 Mart 2011 Çarşamba

Akkuyu'da Nükleer Santral İstemiyoruz!


Japonya da meydana gelen deprem sonrası dikkatler Türkiyede yapılması planlanan Nükleer Santrallere çevrildi.


Mersin, Akkuyud yapılması planlanan Nükleer Santral, gerek bölge halkı gerek ise doğal yaşam için ciddi riskler taşıyor.
Bu riskler arasında;
-Akkuyu Körfezi'nde aktif bir fay hattı geçen bir bölge santral inşaası, güvenlik kriterine aykırıdır.
-Ayrıca türü tehlike aktında olan canlıların yaşam alanları için tehlike oluşturuyor.
-Akkuyu nükleer santrali, AB üyesi adayı Türkiye açısından AB direktiflerine aykırı bir durum.
-Ve bu bölgedeki nükleer atık kirliliği çevrenin doğal yapısını bozmakla birlikte verimli arazilerin tahrip olmasına yol açacaktır.

Nükleer Hakında Bilinen Yanlışlıklar ve Bilinmesi Gerekenler
Bugün dünya üzerinde 436 nükleer reaktör bulunuyor. Yapımına 13 ülkede devam edilen 56 reaktörünse 12 tanesinin inşaası, 20 yıldan uzun süredir devam ediyor. Son 20 yılda Batı'da inşaasına başlanan reaktör sayısı sadece 2 ve Almanya bugün nükleer santrallerini askıya almış bulunmakta.
Bir diğer en önemli sorun ise nükleer atıkla;

Nükleer edüstri geçen 50 yılda harcanan 100 milyarlarca dolara rağmen nükleer atıklara kalıcı bir çözüm bulamıyor.
Bir nükleer reaktör yıllık 25-30 ton arası atık üretiyor, bugün kadar dünya üzerinde üretilmiş 200.000 ton atık bulunuyor.
Bunların üçte biri, yaklaşık 80.000 tonu tekrardan işlendi ama bu işleme süresinde büyük miktarda radyoaktif gazların denize ve havaya salınmasına sebeb oldu.
Atıkların taşındığı geçic saklama merkezleri ise tam anlamıyla canlı bir patlayıcı niteliğinde.Bu atıkların doğa üzerinde uzun süre yok olmadığı göz önüne alınırsa, canlı yaşamı için her dakika canlı bir tehlike oluşturuyor.

Ayrıca, nükleer santral çevresinde yaşaya halkın sağlığıda tamamen olumsuz etkileniyor. Normal bir çalışma sırasında çevreye salınan radyoaktif gazların bölgedeki; meme kanseri oranında artış %40, lösemi oranında ise %167 oranında bir artık görülmüştür ve bugün haa nükleere maruz kalmış kişilerin, sakat doğumlar ve ölü bebek doğumlarında artık görülmektedir.
İngilterede Sellaifield nükleer tesisinde çalışanların çocuklarında yüksek lösemi oranına rastlanmıştır.

Bugün Mersinde yapılması planlanan Akkuyu Nükleer Santralinin tekrar gözden geçirilmesi ve bir felakete sebeb olmadan bir an önce bu saçmalığa bir son verilmesi gerekmektedir.
Yekbun.

6 Mart 2011 Pazar

Bloguma Dokunma!

İlk önce geldiler komünistleri alıp götürdüler, ben sessimi çıkarmadım çünkü ben komünist değildim.
Sonra sosyalistleri alıp götürdüler, sessimi çıkarmadım çünkü ben sosyalist değildim.
Sonra sendikacıları götürdüler, sessimi çıkarmadım çünkü ben sendikacı değildim.
Sonra Yahudileri aldılar toplama kamplarına, işkenceye götürdüler.Ben sessimi çıkarmadım çünkü Yahudi değildim.
Bir gün kapım çalındı, beni götürmye geldiler, beni alıp toplama kampına götürdüler. İşkenceye, hiç kimse ses çıkarmadı çünkü benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.

Şimdi , sonrası çok geç olabilir,

Digitürk'ün bazı blog sitelerinin maç özetlerini yayınlaması sebebiyle açtığı davada, Blogspot mahkeme kararıyla kapatılmıştır.

Peki bu ne demek; bu şu demek oluyor, binlerce blog yazarının haksız yere iletişim özgürlükleri ihlal edilmiştir ve hiçbir açıklama yapılmaksızın bir an da sayfalarımıza girmek isterken saçma bir engel ile karşılaştık, bloglarını açmak isteyen her blog yazarı şu sözle karşılaştı "Bu Siteye Erişim Mahkeme Kararıyla Engellenmiştir" şimdi söylermisiniz bana benim...bizim bloglarımızı neye dayanarak kapatıyorsunuz, bunun sorumlusu olan blogların kapatılması yerine neden en kolay çözüm olan; bütün blogları kapatıyorsunuz ?
Bloglarımız günlerce, haftalarca hatta yıllarca oluşan bir birikimin bir emeğin ürünüdür ve Digitür tüm bu emekleri hiçe sayarak yanlı bir hukuk sisteminin sayesinde bütün blog yazarlarının haksızlığa uğramasına yol açmıştır. Ve bugün hala bloglarımıza ulaşım engeli kaldırılmamıştır. Bir çok blog yazarı DNS ayarlarını değiştirerek bloglarına girebildi ama bu asla bir çözüm değil, çözüm yasanın değişmesi, çünkü bu İnsan Haklarını hiçe sayan bir yasa ve bizler bugün bu durumun mağdurları olarak bu haksızlığın en kısa zamanda düzeltilmesini istiyoruz. Söylermisin bugün neyi, kimi yargılıyorlar ne için yargılıyorlar insanlar kendilerini ifade ettikleri için mi?
Bu durum kimileriniz için hiçbir şey ifade etmeyebilir, "bir sürü sorun varken, ne var yani bir sayfa kapatıldıysa" diyebilirsiniz ama bu sadece bir sayfa kapatılması demek değil, burada anlaşılması gereken bir durum var, bugün bizim bloglarımız kapatılması demek yarında tamamen internet yasağı demek ve işte o zaman sessimizi çıkarmak istediğimizde çok geç olabilir.
Peki biz ne istiyoruz;
Biz aslında çok şey istemiyoruz, biz sansürsüz bir iletişim istiyoruz, biz düşüncelerimizi özgürce ifade etmek istiyoruz, biz bloglarımızdaki engelin derhal kaldırılmasını istiyoruz... biz sadece herkes gibi eşit ve özgür bir iletişim istiyoruz.

11 Kasım 2010 Perşembe

Masal


Masallar...masallarım olsun istiyorum...
sonları bambaşka olsun,
acılar olmasın, umudlar, mutluluklar,
gülücükler olsun istiyorum.
Artık bende masallarım olsun istiyorum.
Uyumak için değil, uyanmak için dinlemek,
söylemek istiyorum.

Sonsuza kadar anlatmak,
sonsuza kadar dinlemek istiyorum.
Başkalarının masallarında figüran olmak istemiyorum,
benim masalımda kahraman olmak istiyorum.
Tıpkı ay ışıgını sever gibi sevmek istiyorum,
masalımı...masalımızı...

1 Kasım 2010 Pazartesi

Oyun Sahnesi...


Zamanın içinde dolanıyorum... farklılaşmış, farkılaşmakta olan yüzleri tanımaya çalışıyorum... onların içinde kaybolmuş, farkedilmeden dolaşmaya çalışıyorum amacım sadece kendimi kaybetmemek, eğer onları tanırsam unutmam kendimi, ama eğer onları göremezsem... onlar olmaktan korkuyorum.

Tuaf o kadar normal ki aslında her şey, ta ki perdenin arkasında ki gerçeği görene kadar... orada bekliyor işte bana bakıyor; sanki gülümsüyor gibi ama o kadar ürkütücü bir gülümseme ki bu arkasında gizlenen oyun perdesinin habercisi gibi.

Sözler dikkatle seçilmiş, gülümseyişler aynı, sözler ezberden... bozarsan eğer bu oyunu atılırsın perdenin dışına, işte o zaman buna kurtuluş mu dersin, yoksa ceza mı ona sen karar ver.


Sokakları...caddeleri...kentleri dolaştım her yerde bir oyun, bir sahne ve oyuncular... herkes kaptırmış kendini bir oyuna adeta savaşıyorlar birbirleriyle... seçeneğin yok farkında olmayabilirisin ama aslında sen de sahnenin bir köşesinde bir oyunun temsilcisisin... kendi oyununun baş kahramanısın, başkalarının oyununda ya bir piyon ya da bir figüransın işte tam da bu noktada çıkıyor gerçek ortaya, tam da bu noktada anlıyorsun oyunun sahteliğini... o zaman da her şey için çok geç... kaçıp gitmek istersin belki, ya da kendi oyunundaki baş kahramanlığa geri dönüş... ama bütün çabalar boşuna; artık perdeler açıldı, ışıklar yandı, oyun başladı...ezberler birer birer adeta savaş açtı birbirlerine...geri dönüşü yok, ya kaybolup gideceksin yada baş rol için savaşacaksın.

Ben mi? ben gittim söz sırası bana geldiğinde durdum dinledim... havada kalan çığlıkları...dinledim haykırışları, yalvarışları, sahte gülüşleri, ezber sözleri... dinledim her şeyi... söz sırası bendeydi, gözler bende... koştum... ışıkların olmadığı, sahnelerin tükendiği yerlere koştum... işte ben kaybolmaktan kaçarken kendimde kaybolmaktan korktum ve kaçtım.

18 Eylül 2010 Cumartesi

Bir diyar istiyorum...


Bambaşka bir diyarda yaşamak istiyorum, bambaşka...ışıkları, havası, sıcaklığı, umudu...bambaşka olan bir diyar. İnsanları farklı da olsa, farklı dilleri de konuşsa, farklı da baksalar dünyaya... aynı gülüşleri olsun istiyorum, mutlulukla aydınlanan bir diyar istiyorum, acıyla değil; mutlulukla . Sanatı, sanatçıyı aykırılık olarak değil, huzur olarak seven insanlarla yaşamak istiyorum, gözlerin de umudları sönmemiş gözler görmek istiyorum, pes etmiş bedenler değil, direnen bedenler görmek istiyorum, korkak değil korkunun ta kendisinin olmadığı bir diyar istiyorum. Adı o ya da şu ama mutlu bir diyar, aç çocuklar diyarı olmasın mutlu çocuklar diyarı olsun.
Yanlızlıklar diyarı değil, kardeşlik ve neşe diyarı olsun, tarlaları, fabrikaları... değil parkları, okulları...dolu olan bir diyar olsun, insanı, doğayı, canlıları, yaşamı, müziği...seven bir diyar.
Adı olmasın bu diyarın, bu diyar da ne şu parti ne de o parti olsun, bu diyarda İnsan olsun partiler değil, bu diyarda kalıplaşmış kelimeler olmasın bu diyarda özgürlük olsun... savaş bir evin kapısından bile girmesin bu diyarda, sınırlar olmasın...kardeş kavgaları , göz yaşları, silah sesleri, toprak kavgaları...olmasın bu diyar özgür olsun.

Çok mu şey istiyorum? çok mu zor...

12 Eylül 2010 Pazar

Ona buna şuna ona Hayır de!!!


Gitmek istemiyorsan ama gitmeni söylüyorlarsa Hayır de!
Yapmak istemediğin bir şeyi yapmanı istiyorlarsa Hayır de!
Yalan söylemeni istiyorlarsa Hayır de!
Avukatsan eğer müvekkilinin haksız olduğunu söylüyorlarsa Hayır de!


Herkes söyler bir şey ama sen Hayır de! Karşı dur otoriteye, savun kendini çünkü haklısın yani öylesindir, belki de değilsindir ama kim kendini haksız bulurki yani iki durumda da hayır demeyi bileceksin, yık geç tabuları, alışkanlıklara alışma çünkü eğer ele geçirirlerse seni bitmiştir bu oyun. Birey ol kimseye ihtiyaç duyma eğer yaşamak istiyorsak savaşmayıda bilmeliyiz tek başımızada kalsak yaşamalıyız...bunu yapamayanlardansa güle güle... bu doğanın kanunu büyük balık küçük balığı yer...yem olma sende.
Eğer bu dünyaya geldiysen katlanacaksın buna. Bebekken bile karşı durmadınmı annene, babana...acıktığında ağlamadın mı neden ağladın çünkü sen ağlamıyana kadar yemek vermediler açlığa karşı durdun... oyuncağın elinden alınca küsmedin mi hiç? neden küstün oyuncağının alınmasına kızdığın için karşı durdun.
O zaman devam et buna.

Bazen yanlız hisseder ya insan işte ben tam orada duruyorum şuan, etrafımda herkes...her şey anlamsız geliyor, insanların kuru gürültülerinden sıkıldım...aynı tartışmalardan ,aynı konuşmalardan, ezberlenmiş kelimelerden, düşünme özürlü sohbetlerden sıkıldım.
Her sabah aynı saatte kalkıyorum, aynı insanların birbirleriyle olan saçma tartışmaları aynı sonuca bağlanmasına rağmen bitmek bilmeyen eleştirilerini dinliyorum. Tamam eleştir arkadaşım ama sen eleştiriye bile katlanamazken beni niye eleştiriyorsun!!!
Tamam tartış da sen hep kendini haklı görüyorsun olmaz ki böyle arkadaşımmmm!!!
Tamam sinirlende bana ne bulaşıyorsun!!!
Hayır' de de bana niye hayır diyorsun uzak dur be benden!!!

Başkasını dinlemezsin ama istersinki herkes seni dinlesin, başkasını sevmezsin ama istersinki herkes seni sevsin, onu yapmaz bunu yapmazsın ama istersinki herkes sana yardım etsin....hoppp böyle olmaz ama.
Anlaşılmıyorda senle, nasıl olacak bu iş nasıl geçinecez biz ya da boşver sen nasıl geçineceksin insanlarla.
Kısacası sıkıldım artık ben bu işten.